Bridgerton 2.Sezon: Psikolojik Perspektif

Öykü Ezgi İŞCAN
3 min readApr 1, 2022

--

SPOİLER içerir!!!

Merhaba heyecan verici sevgili okuyucu sosyetemize!

Lady Whistledown açılışını yaptığıma göre sizleri ekranlara odaklayabilirim :)) Birkaç saat öncesinde dizinin ikinci sezonunu bitirdim. İzlemeden önce ilk sezonun tadını vermeyeceğine dair düşüncelerim vardı. Ancak bu sezonda da bildiğimiz ve farklı karakterleri birleştirerek yine güzelce kurgulanarak işlenmiş. Bazılarımız diziyi beğenmemiş ya da izleme listelerine bile koymamış olabilir. Ancak bu yazımda aslında ana amacım sosyal medya gündemini çalkalayan bu diziye psikolojik perspektiften (kendimce) nasıl bakılabileceğini çok da akademik terimlere sizleri boğmadan farklı bir bakış açısı kazandırabilmek.

Dizinin konusuna kısaca değinirsek, 1800'lü yılların İngiltere sosyetesinin kraliyet nezdinde sezonluk olarak izdivaç etkinlikleri düzenleyerek dönemin evlilik çağına gelmiş gençleri “toplu görücü usulü” diyebileceğimiz bir yöntemle evlilik yolunda ilk adımlarını atarlar. Bunun akabinde de toplu etkinlikler düzenlenerek entrikalar, çekişmeler, aşk oyunları… Ne ararsanız bulabileceğiniz renkli bir dizi diyebilirim.

İlk sezonda ana karakterimiz, varlıklı bir ailenin kızı olan Daphne Bridgerton’ın, evliliğe ilk adım serüvenini izlerken ikinci sezonda sevgili Daphne’nin en büyük abisi, ailenin demirbaşı Anthony Bridgerton’ı görüyoruz. Anthony; yakışıklı, varlıklı ve soylu bir ailenin ilk çocuğudur. Genç yetişkinlik döneminde babasının arı sokması sebebiyle ölümüne şahitlik eder. Bu hem onun hem de ailesi için çok büyük bir kayıptır. Anthony’nin üç erkek üç kız kardeşi bir de annesi vardır. Evin en büyüğü olması sebebiyle de babasının rolünü sırtlanarak evin vergisi, algısı, kardeşlerinin evlilik ve eğitim giderleri derken neredeyse bütün idari sorumluluğu üzerine almıştır. Kısaca annesine bir eş , kardeşlerine de baba olmuştur. Bütün bu sorumlulukların altında kendisinin hislerini, istek ve arzularını ikinci plana atmış hayatta kendine ne istediğini bile sormayı akıl edememiş bir adamdır. Ta ki dizinin güzel mi güzel, inatçı mı inatçı, akıllı mı akıllı kızı Kate Sharma’ ya aşık olana dek…

Anthony Bridgerton

Kate Sharma; 26 yaşında Hindistan’da yaşadıktan sonra üvey annesi ve babaları bir olan kız kardeşi Edwina ile birlikte İngiltere sosyetesine karışırlar. Kate’in annesi ölmüştür. Ardından da babasını kaybeder. Üvey annesi Mary, Kate’ i öz kızı Edwina’ dan ayırmamış, aşk evliliği yaptığı kocasının ölümü üzerine ağır bir yas sürecine girmiştir. Bu sebeple de burada da evin, özellikle de kardeşinin, sorumluluğunu Kate üstlenerek ona ikincil ebeveynlik yapmaktadır. Dönemin içerisinde kadınların ava çıkması, ata binmesi, kendi fikirlerini beyan etmesi olağandışı ve özellikle de bir erkekle yalnız yakalandıklarında etiketlenmeleri gibi pek çok can sıkıcı durumların söz konusu olduğu bu zamanda Kate; bütün bu “olağandışılıkların” çizgisinden çıkmış bir nevi cinsiyet eşitliğinin o dönemdeki sembolü niteliğinde karşımıza çıkmıştır. Kardeşi Edwina’ yı dönemin en iyi şartlarında birçok disipliner alanda eğitmiştir. Hindistan’a geri dönmeden ise amacı kardeşinin soylu biriyle aşk evliliği yapmasını sağlayarak görüşmedikleri üvey annesinin ailesinden miraslarını alarak kardeşini ve annesini rahata kavuşturmak en önemli görevidir. Süreç içerisinde Kate’ de tıpkı Anthony gibi kendini ailesi için feda ederek kendi benliğini ve hislerini yok saymıştır. Ancak bu durum en sonunda onun da Anthony’ ye karşı olan hislerini kabul etmesiyle birlikte seyrini değiştirir.

Çiftimizin ilişki örüntüsüne baktığımızda, Anthony “aileme yakışır bir kadınla evleneyim, çocuklarımız olsun soyumuz devam etsin” düşüncesindeyken; Kate “kardeşim ve annem refaha ersin, onlar mutlu olsunlar başka da bir şey istemem” kafasındadır. Bu nedenle ikisi de birbirlerinin aileleri içerisinde yer aldıkları roller ve konum itibariyle ruh ikizi gibidirler. İkisinin de babalarının kaybı üzerine yaşadıkları travmanın etkisiyle kaybetme korkusunun zihinlerine yerleşmiş olması onlar için aslında “sevdiğim birini daha kaybedemem” düşünce örüntüsü meydana getirmiş, yansımalarını da dizide son bölümlere kadar sahnelemişlerdir. Dizinin sonu; her zamanki gibi mutlu sonla biter. Ancak bu mutlu sonda çiftin birbirine kavuşması dışında kendi benliklerini bularak ailelerinden ayrışması da söz konusudur.

Kate ve Anthony

Sonuç olarak hayatın içerisindeki olumsuz yaşam olaylarının oluşturduğu travmalarımızı belki silip atamayız. Ancak bizler kendi içimizdeki ve çevremizdeki güç kaynaklarımızı değerlendirmeyi başarabilirsek travmalarımızın bıraktığı derin yaralara sevgi ve şefkatle birlikte merhem olabiliriz.

Konuyla iniltili olabilecek kaynak önerileri: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/554050

https://acikerisim.isikun.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/11729/1364/1364.pdf?sequence=1&isAllowed=y

--

--